Mey, Türk Müziği'nde yüzyıllardır sevilerek kullanılan nefesli bir çalgıdır. Bu çalgı ağaçtan yapılmış olup ve ön tarafında yedi, arkada bir deliği vardır. Gövdenin ağız kısmında ses çıkarmak için geniş, uzun ve çift taraflı kamış kullanılır. Kamışın üstüne Mey'i akortlamaya ve sesin kaymasını önlemeye yarayan bir kıskaç takılır. Mey; "gövde", "kamış" ve "kıskaç” olmak üzere üç bölümden meydana gelmektedir. Ayrıca, kamışın ağza gelen kısmına, kullanılmadığı zaman esneme olmaması için, "ağızlık" takılır.
TARİHÇESİ
Tarihi belgeler, bu çalgının oldukça eskilere dayandığını göstermektedir. Bugünkü form ve kullanış yapısı itibari ile, büyük bir değişime uğramadığını söyleyebilmek mümkündür.
Mey' in tarih içindeki konumunu araştırdığımızda tarih öncesi yerleşimlerden elde edilmiş arkeolojik bulgulara bakmak gerekir. Kamışın dayanıklı olmaması nedeniyle tarih öncesi yerleşimlerde kamışlı çalgılara dair kalıntılar elde edilememiştir.
Kamışlı çalgılar hakkında elimizde bulunan en eski bulgu Helenistik Dönem Mısır'ına aittir. Farmer, 17yy. çalgılarını tanımladığı kitabında, "kamışlı borulara Mait adı verilir der. Dördüncü Hanedan'da hem uzun hem kısa tiplerine rastlamaktayız. Bunlar muhtemelen modern obua gibi çift kamışla çalınmaktadır"(Farmer 1986:316) demektedir. Mait'in Mısır kalıntıları arasında bulunan Monaulos ile yakın benzerlik içerdiği, araştırmacı Picken tarafından kabul edilmektedir(Picken 1975:477). Yine Brüksel Müzesi'nde bulunan Mısır'a ait vazolarda, "Mait", "Monaulos" ve "Auloi"nin, Mey çalgısı ile benzerliği, çeşitli müzikologlar tarafından da kabul edilmektedir. Keza Anadolu’da bulunan bazı mozaiklerde de, Mey'e benzeyen çalgılara rastlanmıştır.
Türk müziği tarihi içindeki yazılı belgeler arasında, Mey ile ilgili olarak tesadüf ettiğimiz en eski kaynak, Maragalı Abdülkadir (1350?-1435) tarafından yazılan "Makâsidü'l-Elhan" adlı eserdir. Bu eserde, "Nayçe-i Balaban, surnaya benzer, surnayın talimi bununla yapılır, yumuşak ve hazin sesi vardır”(Bardakçı 1986:107) demektedir. Abdulkadir'den iki asır sonra yaşamış olan Evliya Çelebi de Seyahatname'sinde: "Belban (veya Balaban Türkmen kamışlı düdüğü), Şiraz’da icad edilmiştir, zurnadakine benzer kalağı yoktur. Türklerce çok kullanıldı. 100 çalanı vardır" (Çelebi 1314:C1) şeklinde tanımlamıştır.
İSMİNİN KAYNAĞI
Ney
Mey
Mey isminin nereden kaynaklandığı konusunu düşündüğümüzde; Nay-ı Balaban veya Nayçe-i Balaban isminin günümüze yansımasıdır denilebilir. Bilindiği gibi Farsça “çe” küçültme ekidir. Nay ise eski İran dilinde 'nada’dan türemiş ve anlamı kamış olan bir kelimedir. Nay, Türkçe’de incelerek ney olmuştur. “Ney, Farsça nay kelimesinin muhaffefidir”(Öztuna 1980:116). Mey kamışla çalınan bir çalgıdır ve kamış bu çalgıya karakteristik özelliğini verir. Büyük bir olasılıkla, mey kelimesi dilimize 'nay’dan incelerek giren 'ney’den ayrılması için kullanılan bir kelimedir. Çünkü Ney, Klasik müzikte kullanılan bir çalgıdır. Mey ise halk müziğimizde kullanılmaktadır. Üstelik Picken "Folk Musical Instruments of Turkey" adlı kitabında “Gaziantep’te, Nay denilen ve Erzurum pazarı için yapılan Mey gövdelerinin varlığından söz etmektedir (Picken 1975:477). Bir başka bulgu ise Ermenistan Duduk'u, Nay ismi ile de bilinmektedir. (Haygayan Sovedagan Sosyalistagan Hanrakidaran.1977. Volume 3:459).
BENZERLERİ VE YAKIN AKRABALARI
Mey çalgısının benzerleri Asya kıtasında, Hazar denizi çevresinde de bulunmaktadır. Bunlar; Azerbaycan'da: "Balaban/Balaman"; Dağıstan'da: "Yasti Balaban"; Gürcistan'da: "Duduki"; Ermenistan'da: "Duduk", "Nay"; İran'da: "Balaban"; Japonya'da: "Hichiriki"; Kore'de: "Hyanpiri"; Çin'de: "Kuan"; Özbekler'de: "Balaban/Balaman"; Karakalpaklar'da: "Balaban"; Kırgızlar'da: "Kamış Sırnay" ismiyle görülmektedir.
|
|
ÇEŞİTLERİ
Mey ilk olarak Türkiye Radyo Kurumu yayınlarında 1950 yılında Cevri Altıntaş tarafından kullanılmıştır. Ancak o yıllarda çalanların elinde bir Mey olması nedeniyle çok az parçada bu çalgıya yer verilmiştir. Bu çalgı hakkında yapılan ilk çalışmalardan müzikolog Saygun (1937: 50), ve müzikolog Ülgen (1944: 36) ve Gazimihal (1975: 74) yazdıkları kitaplarda verdikleri bilgiler ve çizimlerde şu anki bilinen mey biçiminden daha farklı olarak bilgiye rastlanmaktadır. Bu kitaplarda Mey‘in önde sekiz arkada bir olmak üzere toplam dokuz ses deliği vardır. Benim bulgularım ve yazılı kaynaklara göre ilk meylerin gövde boyu 30 cm.dir.
Daha sonraki yıllarda, Mey çalgısının diğer bölgelerde yaygınlaştı ve tanınması sonucunda bu problem farklı boylardaki Mey'ler ile çözüldü (Tüfekçi 1992). İlk süreçte tek tonda Mey'in, toplu çalımda yetmeyeceğini anlaşılması üzerine, Mey "ana", "orta" ve "cura" olarak üç boyutta üretilmiştir. Ancak üç farklı boyda sorunu çözmemiş diğer çalgılarla akort yapmak için boğaz veya farklı boylarda kamışlar kullanılır olmuştur. Kamış ve gövde arasındaki oransızlık ton problemleri doğurmuştur.
1990'lı yıllarda ortaya çıkan ihtiyaç sonucu Mey yapımcısı Ayhan Kahraman tarafından, bir oktav içindeki her bir diatonik sese karşılık sekiz ayrı ebatta Mey üretilmiştir. Karar sesi olarak kabul edilen ses pianoya göre ayarlanmaktadır.
Günümüzde A, B, C, C1, D, D1, E, F, G, G#
karar seslerinde Mey'ler üretilmektedir ve Mey artık karar sesine göre adlandırılmaktadır.
HALK MÜZİĞİNDEKİ YERİ ve MÜZİKOLOJİK ÖZELLİKLERİ
Mey genellikle Türkiye’nin doğu bölgelerinde kullanılmıştır. Ses karakteri doğu illeri müziklerine çok uygundur. Ancak, günümüzde, kitle iletişim araçlarının etkileri, müzik eğitimi veren kurumların yaygınlaşması ve buna bağlı olarak özellikle profesyonel icra anlayışına dayalı nedenlerden dolayı, yurdumuzun hemen her bölgesinde yaygınlaşmıştır. Ancak bu bölgedeki bazı illerimizde artık kullanılmamakta ancak yurdun diğer bölgelerine yayılmaktadır. Yapısı nedeni ile kapalı alanlarda kullanılmıştır. Genellikle Mey çalıcıları zurna da çalmaktadır.
Mey çalınırken “def” çalınır veya ikinci mey “dem” denilen uzun ses üfler. Grupla çalındığı zaman renk sazı konumundadır ancak genellikle solo enstrüman olarak kullanılır. Genellikle “yol gösterme”, “gezinti”, veya “açış” adı verilen doğaçlama tipi formlarda kullanılır. Hüzünlü ve duygulu sesi bu formlara uygundur. Aşık sazı olarak da kullanıldığı görülmüştür.
Ses sahasının bir oktavla sınırlı olması halk müziğimizdeki tüm parçaların çalımına izin vermez. Ancak bazı dizileri çalmak mümkündür( Hüseyni, Rast, Neveser, Hicaz, Uşşak, Kürdi, Hüzzam, Saba, Karciğar, Nihavent, Segah, Buselik. Nefesli bir çalgı olan Mey, yapısal olarak diğer nefeslilere göre farklı bir yapısı vardır. Çift taraflı ve büyük kamışlı olan bu çalgının kamışının büyüklüğü sese güzellik vermesi açısından avantaj, ancak kullanım açısından dezavantajdır. Neredeyse bu çalgıyı perdesiz bir çalgı olarak düşünebiliriz. Tüm hakimiyet dudaklardadır. Mey çalanlar, kendilerini, çaldıkları eseri söyler gibi hissetmek zorundadır. Dudaklara hakimiyet de, bir ses sanatçısının sesine hakimiyeti gibi olmalıdır. Örneğin kromatik sesler çıkarılırken, bu sadece parmaklar vasıtası ile başarılamaz. O anda, dudakların kamış üzerindeki baskısı da değişir. Bu durum çalması kolay gibi görünen bir çalgıya hakim olmanın, uzun bir zaman dilimi içerisinde gelişebileceğini kabul etmeyi gerektirecek bir durumdur.
|